Skip to main content

Dr. Öğr. Üyemiz Serhat Gül liderliğindeki uluslararası araştırma ekibi, geliştirdikleri çizelgeleme modeliyle kemoterapi alan hastaların bekleme sürelerini %80 kısalttı!

 

ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYEMİZ DR. SERHAT GÜL LİDERLİĞİNDEKİ ULUSLARARASI ARAŞTIRMA EKİBİ GELİŞTİRDİKLERİ ÇİZELGELEME MODELİYLE KEMOTERAPİ TEDAVİSİ ALAN HASTALARIN BEKLEME SÜRELERİNİ%80 KISALTTI!

Endüstri Mühendisliği’nin yürüttüğü çalışma kemoterapi tedavi sürecinin ciddi oranda iyileştirilebileceğini gösteriyor!

TED Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Serhat Gül ile İngiltere’deki Bath Üniversitesi’nden Dr. Melih Çelik ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Wayne State Üniversitesi’nden Nur Banu Demir’in ortak çalışmasında geliştirilen yeni bir çizelgeleme modeli, bir yandan hemşirelerin iş yükünü azaltırken, diğer yandan da kanser hastalarına sunulan kemoterapi tedavisinin ciddi bir şekilde iyileştirilebileceğini gösterdi. Çalışmanın sonuçları geçtiğimiz günlerde Bath Üniversitesi’nin haber sayfasında da kendine yer buldu ve İngiltere’deki medya kuruluşları ile de paylaşıldı.

İlgili habere şu linkten ulaşılabilir: https://www.bath.ac.uk/announcements/university-of-bath-study-shows-how-to-radically-improve-the-delivery-of-chemotherapy-treatment/

Geliştirilen matematiksel model, Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi'ndeki Gündüz Tedavi Ünitesi verileri üzerinde test edilerek hasta bekleme sürelerinin % 80, hemşirelerin fazla mesailerinin de %30'un üzerinde kısaldığı gösterildi.

Araştırma ekibi, “Dünya Sağlık Örgütü’nün paylaştığı istatistiklere göre Türkiye’de her gün 600’den fazla kişiye kanser teşhisi konuluyor. Sadece son iki yılda günlük yeni vaka sayısı %11 oranında arttı. Küresel boyutta kanser hastalarının sayısı ise 17 milyondan, 2030 yılına kadar 23 milyonun üzerine çıkması bekleniyor. Tüm bu istatistikler, kemoterapi tedavisinin daha verimli sunulması ve hastanın klinik deneyiminin iyileştirilmesi ihtiyacının altını çizmektedir” ifadelerini kullandı.

Gül ve çalışma arkadaşları, kemoterapi uygulama sürecini incelediler. Genellikle, bu süreç içerisinde ilk olarak bir hastanın kan testleri, görüntüleme testleri ve onkolojik değerlendirmeler dahil olmak üzere bir dizi adımdan geçmesi gerekir. Ardından, hasta tedaviye başlayabilmek için bir hemşire ve bir kemoterapi koltuğunun uygun hale gelmesini bekler. Uygun durum sağlanınca tansiyon ve ateş kontrolü sonrasında hastanın tedavisi başlar. Kemoterapi ilaçları verilmeden önce bu ilaçların olası yan etkilerini önlemek amacıyla hastaya premedikasyon ilaçları verilir. Bu aşama yoğun ilgi gerektirdiğinden bir hemşire tek bir hastanın premedikasyonuyla ilgilenir. Ardından kemoterapi ilaçları serum içine karıştırılarak damar yoluyla hastaya verilir ve böylece infüzyon süreci başlar. Bu aşamada ise hemşire daha çok gözeten konumunda olduğu için bir hemşire aynı anda dört hastanın infüzyon sürecini birden yönetebilir.

Gündüz kemoterapi üniteleri son derece sınırlı kaynaklarla ve sıkışık çizelgelerle çalışır. Dolayısıyla çizelgelerin tasarımı kaynakların en verimli şekilde kullanımı açısından önemlidir. Gündüz tedavi birimleri iki aşamalı bir yaklaşımı benimser: Öncelikle, hastalara ilk değerlendirmelerine veya gerekli infüzyon sıklığına göre randevu günleri atanır. Ardından, kemoterapi ilaçlarının tam olarak infüze edilmesi için geçmesi gereken tahmini süre esas alınarak randevu vakitleri belirlenir. 

Araştırma ekibindekiler, 200’den fazla kanser hastasının kemoterapi sürecini gözlemleyerek bir zaman etüdü çalışması yürüttüler. Toplanan verileri, birim personelinin randevu çizelgelerini oluştururken yaptıkları süre tahminleriyle karşılaştırdılar.  

Araştırma ekibi, “Gerçek sonuçlar tahminlerden önemli sapmalar gösterdi. Örneğin, infüzyon süresi 150 dakika olarak tahmin edilmiş olan 39 hastanın, gerçekleşen infüzyon sürelerinin 61 ile 196 dakika arasında değiştiğini gözlemledik. Aynı zamanda, görece kısa infüzyon sürelerinin genelde olması gerekenden düşük tahmin edildiği, daha uzun olanların ise olması gerekenden daha yüksek tahmin edildiğini tespit ettik” ifadelerini kullandı.

Gül ve çalışma arkadaşları - Bath Üniversitesi’nden Dr. Melih Çelik ve Wayne State Üniversitesi’nden Nur Banu Demir- ufak bir zaman kazancının bile önemli olduğu durumlarda kullanılabilecek bir çizelgeleme modeline ihtiyaç olduğunun bilincinde olduklarını dile getirdiler. Ancak uzun saatlerce çalıştırıldıktan sonra en iyi karar kümesini bulmayı sağlayan karmaşık matematiksel modellerin kullanımının da hastanelerin ağır çalışma koşulları düşünüldüğünde pek gerçekçi olmadığının farkında olduklarını da belirttiler.

“Bunun üstesinden gelmek için, yalnızca birkaç dakika içinde kemoterapi ünitesinin mevcut çizelgelerini büyük farkla geride bırakan ve "en iyiye yakın" çizelgeleri elde etmeye yarayan daha basit bir yaklaşım geliştirdik. Bu yaklaşım sayesinde hasta bekleme süreleri %80 oranında iyileşirken, hemşire fazla mesaileri %30’dan fazla azaltıldı ve koltuk kullanımı %5 oranında arttırıldı” diye eklediler.

Araştırma ekibi, modelin hem tedavi sağlayanların hem de hastaların deneyimini iyileştirebileceğini belirtti. Hastane yönetimi, hemşire iş yüklerini dengelemek, mümkün olduğunca fazla mesaiden kaçınmak ve kemoterapi koltuklarının verimli kullanılmasını sağlamak istiyor. Hastalar ise esas olarak bekleme sürelerinin kısalmasını bekliyor.

Araştırma ekibi, çalışmadaki kemoterapi biriminin, herhangi bir hemşirenin herhangi bir kanser hastasının tedavisine yardımcı olabileceğini varsayan, literatürde "işlevsel bakım hizmeti" olarak adlandırılan bir hizmet yaklaşımını kullandığını belirtti. Ancak başka hastanelerin bakım sürekliliği kavramına daha fazla önem verebildiğini ve dolayısıyla bir hemşirenin sadece belirli bir hasta kümesinin tedavisiyle ilgilendiğini ifade etti.

Gül ve araştırma ekibi, “Bu çalışmayı, her kemoterapi hemşiresinin yalnızca belirli bir hasta grubundan sorumlu olduğu “primer bakım hizmeti” yaklaşımını odağa alacak şekilde genişletiyoruz. Bu yaklaşım hemşire ile hasta arasında uzun vadeli bir etkileşimin oluşmasını sağladığı için bakım devamlılığı açısından avantajlı bir yaklaşımdır. Ancak bir hemşirenin tedavi sunabileceği hasta sayısını sınırladığı için de alternatif yaklaşıma göre esneklik bakımından dezavantajlıdır. Bu esneklik kaybı kaynakların verimli kullanımını ciddi oranda engelleyebilir. Devam eden çalışmadaki amacımız iki hizmet yaklaşımını karşılaştırarak hangi çalışma koşullarında hangi yaklaşımın daha uygun olacağını ortaya koymaktır” diye ekledi.

Bahsi geçen çalışma, Yöneylem Araştırması alanında önde gelen bilimsel dergilerden Naval Research Logistics’in 2021 yılı, 1.sayısında yayımlanmıştır. ‘A stochastic programming approach for chemotherapy appointment scheduling’ başlıklı çalışmaya şu linkten ulaşılabilir: https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/nav.21952